Delta varyantı, orijinal Wuhan virüsüne oranla ortalama 1000 kat daha fazla virüs yayıyor. Yine Delta varyantında virüsü PCR testleri üç gün içinde saptayabiliyor. Senegal’de hastane yataklarının yüzde 99’u doldu. Fransa ve Almanya’da da durum pek parlak değil.
(2 Ağustos 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!
Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş!
Özdeş Özbay: Günaydın!
SB: Hepinize iyi haftalar! Öyle bir haftaya başladık ki, ülkemizde öyle haberlerin içinde yoğrularak geldik ki insanda yeni birtakım şeyleri dinleyecek, aktarma coşkusu filan da bırakmıyor. Çok karamsar bir tablo ve gelişmeler söz konusu. Dünyaya baktığımız zaman dünyada da pek parlak değil durumlar, özellikle ben COVID-19 pandemisi açısından konuya yaklaştığımda 198 milyonu geçti olgu sayısı, yaşamını yitirenler 4,2 milyonu geçti. Bu ne demek? Bir hafta önceki programdaki sayılarla kıyasladığımızda günlük ortalama 596 bini geçti olgu sayısı. Yinelemekte yarar var, bir dönem pandeminin çok artış gösterdiği 2020 yılının sonbaharında günlük 700-800 bin olgu vardı, daha sonra aşılamayla beraber Mart-Nisan ayında 2021 yılının 150 binlere düşmüştü olgu sayısı, tekrardan 600 binlere çıktı. Bu çok önemli bir artış ve bu artış ilginçtir hani biz hep sürekli gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farktan bahsediyoruz. Zannetmeyin ki bu artış sadece Hindistan’da ya da Afrika’daki durumla ortaya çıkıyor. Hayır, aşılamanın yaygın yapıldığı ülkelerde de artış var. Bunu söylerken asla aşının fazla işe yaramadığı ya da koruyucu olmadığını söylemek istemiyorum, yanlış anlaşılmasın ama buralarda da birtakım sorunlar var. Çünkü dünyaya baktığımızda şu an 2 doz aşılanan kişi sayısı gelişmiş, gelişmekte olan bütün ülkelerde %14,6 oranında; yani dünyanın %14-15’ini aşılayarak siz bu pandeminin üstesinden gelemezsiniz. Bu mümkün değil. Nitekim bu hafta sonu New Yorker’da bir makale çıktı, makalenin başlığı ‘Pandeminin kestirilemeyen, bilinmeyen, soru işaretleriyle dolu bir aşamasına geldik’ diyor. Çok katılıyorum, yine Açık Radyo dinleyicileri buna şahittir, geçen sene hani yaz aylarına geldiğimizde “yazın bu pandemi biter, ultraviyole güneş ışınları sonlandırır” deniyordu. Biz bütün programlarımızda “burada iş biraz uzun sürer, 2021’e sarkar” demiştik ama şu andaki bulgulara göre, iş “inşallah 2022’nin sonunda biter”e dönüştü. Karamsar bir tablo. Neden böyle oluyor? Çünkü delta varyantı önemli, delta varyantı dediğimizde hemen Çin’den bir çalışma yayınlandı medRxiv’de ve bu çalışmada delta varyantının nasıl etkili olduğu gösteriliyor. Şöyle ki normal orijinal Wuhan virüsü ile delta virüsü kıyaslandığında yaklaşık 1260 kez daha fazla virüs saçıyor delta ile enfekte olanlar. Yani ortalama 1000 kat daha fazla virüsün dışarıya yayılması söz konusu. Tabii bu durum beraberinde hastalığın çok daha kolaylıkla yayılmasını, çok daha süratle yoğun yayılmasına yol açıyor. PCR testi açısından da bir kıyaslama yapılmış, normalde bir kişi virüsü aldığı zaman 6-7 gün sonra PCR testi pozitifleşirdi, delta’yı aldığınız zaman 3 ile 4 günde, neredeyse yarısı kadar bir süre sonunda virüsü saptayabiliyorsunuz. Bu da virüsün çok daha yoğun replike olduğu, çok daha hızlı çoğaldığını gösteriyor. Bütün bu hızlı çoğalmalar da beraberinde hastalığın süratle yayılmasını getiriyor. Birkaç ülkeden bilgi vererek bazı haberlere geçeceğim, örneğin Senegal’de, Dakar’da hastane yataklarının %99’u dolmuş, 17 milyon kadar nüfus var Senegal’de, yaklaşık 600 bin kişi aşılanmış. Bu tabii çok parlak bir durum değil ama sadece Senegal’e özgü değil. Yunanistan’daki durum üzerine Sağlık Bakanı, ağustos ayıyla beraber 12-15 yaş grubunun da aşılanacağını çünkü işin iyi gitmediğini söylemiş. Farklı ülkelere değinmeye çalışıyorum, Cezayir’deki önlemler arttırılıyor, 58 yerleşim biriminden 35’inde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Şimdiye dek 7,7 milyon doz Sputnik, AstraZeneca ve Sinovac aşıları kullanıldı ama nüfus 44 milyon, sadece 7,7 milyon aşılanmış; ama Cezayir Sputnik aşısının üretimi için Rus firmasıyla anlaştı ve bir süre sonra üretime başlayacaklar. Sadece gelişmiş ülkeler değil bakıyorum Fransa’da ve Almanya’da durum çok parlak değil, 31 Temmuz itibariyle tamamen kırmızı oldu Fransa’nın haritası, diğer bir değişle her yerde çok yüksek bulaş söz konusu. Almanya’da yeniden artışlar görülüyor özellikle delta varyantına bağlı olarak. Hindistan’da mayıs ayında günde 400 bin olgu, 4 bin kadar ölüm vardı, temmuzda bu sayılar çok azaldı Hindistan’da; 400 binden 30 bin olguya düştü belki ama yine de artışlar çok fazla. Genel anlamıyla dünyaya baktığımızda en kötü durumda olan ülkeler sıralanmış, Botswana, Kazakistan, İspanya ve Endonezya. İspanya ilginç bir şekilde kötü ülkeler arasında yer alıyor. Durumu iyi idare eden ama son haftalarda ciddi artış görülen ülkeler ise Finlandiya, Fransa, Almanya, İsrail, ABD ve İrlanda. Bütün bunlar durumun pek parlak olmadığını göstermekte. Şimdi bir iki küçük haber, bu ülkelerde işte Myanmar’da ne oluyor? Endonezya’da ne oluyor? Tunus, Fas, oralarda ne oluyor? Her birinde artış var, bunlara fazla değinmeyeyim ama ilginç, biraz ironik bir iki haberle yayınlara geçeceğim. Bunlardan bir tanesi Kanada’da dün katolik klisesi yetkilileri Astra Zeneca ve Johnson & Johnson aşılarının kullanılmaması gerektiğini, çünkü bunların insan plasentasını içerdiklerini ki böyle bir şey söz konusu değil, yok öyle bir şey, bu nedenle günah olduğunu söylediler. Böyle bir şey.
ÖM: Bunu mu söylüyor bir Katolik kilisesinin bir dalı.
SB: Evet Katolik kilisesinin bir dalı Kanada’daki. Manila’dan, Filipin’den bir haber, ilginç Başkan Rodrigo Duterte açıklama yapmış “aşısız, aşı olmayı reddeden kişilerin evden sokağa çıkmaları yasaklanacak” demiş. “Buna ait bir yasa yok” demişler, “ben yasayı bekleyemem insanlar ölürken” diye bir açıklama yapmış. Biliyorsunuz aşılananlara birtakım ödüller veriliyordu farklı ülkelerde, Donut ve içecek dağıtılıyor, kurabiyeler dağıtılıyor, Rusya’da araba veriliyor, çekilişler yapılıyor filan. Son haber de Hollanda’dan geldi, Hollanda’da aşılananlara aşı merkezinin yanına kurdukları bir stanttan ringa balığı dağıtılıyormuş. Bu da böyle bir şey. Hong Kong’dan bir haber, Hong Kong’da da bir protesto gösterisi sırasında motosikletli bir protestocu polisin yüzüne tükürmüş, daha sonra Covid’li olduğu saptanıyor. Kendisi de zaten bağırarak söylüyor. Bunun üzerine, terör suçundan yargılanacakmış.
Biraz da bilimsel haberlere geçelim, Nature Human Behaviour dergisinde Suthaharan isimli bir araştırıcı ve çalışma arkadaşları ‘Covid19 krizi döneminde paranoya’ başlıklı bir yazı, bir makale yayınladılar. Gerçekten çıkan haberler ve bu haberlerin yayılması, komplo teorileri gittikçe artmış durumda. Çok rağbet görüyor, buna dikkat etmek lazım, bu konuda çok duyarlı olmak gerekiyor herhalde; çünkü çok fazla bu tarz yanlış bilgi yayılıyor. Bu tehlikeli oluyor ve işin ciddiyetini bozuyor.
Bunlardan bir tanesi CDC’nin geçen hafta 21 Temmuz’da yayınladığı geçtiğimiz günlerde bir haber vardı bu tanıda kullanılan PCR testiyle ilgili. Öyle bir şekilde yansıtıldı ki bu bir değişikliğe gidiyor PCR testinde, gidilmesi gerektiğini, gidileceğini söyleyen haberde. Şimdiye kadar kullanılan PCR testinin hiçbir işe yaramayacağı filan gibi bir sonuç çıkartıldı. Böyle kuşkular, soru işaretleri, ‘gördünüz mü işte herşey kötü gidiyor’ filan gibi bir haber. Hayır bu böyle değil, CDC’nin dediği aslında çok basit bir şey, yeni bir PCR testi kullanıma girsin, sonbahar aylarında kuzey yarımkürede hem COVID-19 hem grip virüsünü birlikte saptayan bir PCR. ‘Vay şimdiye kadar niye kullanılmadı bu? Neden böyle oluyor?’ diye, hayır aslında bu uzun süreden beri kullanılan bir şey, benim İstanbul Tıp Fakültesi’nde çalıştığım dönemde, biz biliyorduk ki ve kullanıyorduk, bırakın grip ve COVID-19’u 4 koronavirüs ve 7 virüs dahil olmak üzere toplam 11 tane solunum yolu hastalığına yol açan etkeni aynı anda saptayan bir PCR testi kullanıyorduk özellikle pediatri hastalarında. Yani bu yeni bir şey değil, böyle bir strateji değişikliğini bildiriyor CDC ama bu hemen hani bir eksiklik, bir yapılan bir yanlış gibi yansıtılıyor. Bu doğru değil tabii. Yine Covid’le ilgili ilginç bir haber de Belçika’dan geldi. Belçika’daki bir kadın hasta iki farklı varyantla enfekte olmuş. İlk defa saptandı herhalde bu tür bir ko-enfeksiyon dünyada ve yaşamını yitirmiş, bu önemli. Testlerden bahsederken hava yollarının kullandığı ya da hava yolculuğu için insanlara önerilen ya da yapılması düşünülen bazı havayolları şirketlerinin uygulamaya başladığı hızlı testler var uçağa binecek yolculara. Bu uygulandığında Infection Diseaes’de çıktı Kiang ve arkadaşlarının, %32 oranında azaltıyormuş bu uygulama tamamını saptayamıyor demek ki ama olgu sayılarını azaltıyor. Bir de ilginç bir haber Medical News’ta çıktı, o da acaba ilkbaharda bu polenler aracılığıyla virüsün dağılımı oldu mu? Polenler sarscov2’yi yayıyorlar mı? Bunun tartışmalarını gördük. Yanlış haberlere değinmiştim biraz önce, bu konuda ABD’de birçok site var ama başı çeken site The Defender Children’s Help Defence diye bir site. Bu Kennedy ailesinin desteklediği bir site, tamamen aşı karşıtlığı haberlerini ama “fake” haberleri, yanlış ve abartılı haberleri yayınlıyorlar. Örneğin ABD’de Covid aşılarına bağlı olarak şimdiye dek 11 bin kişinin hayatını kaybettiği söylüyor. Bu doğru değil, istatistikler vermişler, burada çarpıtılmış sayısal değerler var ama ilginçtir bu siteden alınan bir tablo Türkiye’de de çeşitli sosyal medyada insanlar arasında yayılıyor. Tabii bunu…
ÖM: Şaşırtıcı değil tabii böyle bir şey olması çünkü süper ‘spreader’ şeklinde yayılıyor bu tip komplo haberleri.
SB: Tabii aşı karşıtlarının çok daha iyi kullandıkları, daha doğrusu bu tarz yaklaşımı olan insanların sosyal medyayı daha yaygın kullandıkları biliniyor sadece aşı karşıtları değil. Şimdi Fransa’da Martine Wonner, bu cumhuriyet için yürüyüş (LRM) nin partisinden bir milletvekili. 57 yaşında Alzas’lı bir kadın, bir psikiyatr, aşı karşıtlığının başını çekiyor hekim olduğu halde Dr Wonner. Bir kere klorokin ilacı hani tartışılan, tedavi protokollerinden çıkarılan bu Fransız Didie Raoul’un önerdiği ilaç. Hidroksiklorokin’i savunun birisi, fakat bu hanım partisinden ihraç edildi. Parti grubundan çıkartıldı çünkü yaptığı işin ya da söylevlerinin artık zararlı olmaya başladığı saptandı.
ÖÖ: Fransa’da zaten 200 bin kişi yürümüş sanırım aşı karşıtı hafta sonu.
SB: Evet bu hafta sonu öyle bir şey oldu, yaralananlar filan da var.
ÖÖ: Evet, gözaltı var.
SB: Evet. Bir iki tane de iyi haber vereyim, daha doğrusu bir haber, Türkiye’den bir çalışma çıktı, Recep Erdem Ahan ve arkadaşlarının ki, içinde Koray Ergünay Hacettepe Üniversitesi’nden ve Aykut Özkul gibi oldukça saygın, şimdiye dek yaptıkları çalışmalar ile çok sağlam birtakım araştırmalara imza atmış bir ekip, Hacettepe Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nin ortak çalışması. Ne yapmışlar bunlar? Biliyorsunuz aşılar konusunda çok çalışma var, çok spekülasyon var ama bunun yanı sıra ilaçlar konusunda fazla bir ilerleme, fazla bir haber gelmiyordu. Hani ilaçlar ne oluyor acaba diye. Bu Ankara ekibi hakem denetiminden henüz geçmemiz olan makalelerinde sarscov2’nin bloke eden, reseptöre bağlanmasını engelleyen bir lektin proteinini çalışmışlar ve başarılı sonuçlar elde etmişler. Oldukça iyi kurgulanmış bir çalışma, hem mikro ortamda yani cansız bir ortamda hücre kültüründe bu virüsün vero hücreleri gibi bir takım hücre kültüründeki yapılan çalışmalarda kullanılan hücrelere bağlanmasını hem fare modelinde, bunlar bu kullandıkları lektin proteini sarscov2’nin spike proteini, S proteine yapışarak reseptöre bağlanması bloke edilmiş oluyor, notralize edilmiş oluyor. Çok güzel, ayrıntılı bir çalışma, oldukça ses getireceğini düşünüyorum. Hemen yeni bir haber olarak bunu belirtmek istedim.
ÖM: Ben bir de şeyi sorabilir miyim? Hem iki konuda İngiltere’de bu ‘Freedom day’ diye ‘özgürlük günü’ diye adlandırılan işte tamamen Boris Johnson hükümetinin açılış yapmasının nasıl bir sonuç verdiği konusunda yeni bir bilgi var mı acaba arttı mı vakalar? Çünkü mesela Double Down News’ta bir Prof. Ashton var, bayağı açıkça 65 milyon’luk bir laboratuvar deneyi olarak kullanıyorlar Britanya’yı diye bir açıklamaları vardı.
SB: Bu herhalde olgu sayısındaki artışlar görüldüğü için bu tarz spekülasyonlar yapılıyor, buna değineceğim yani bu aşıların 100% korumadığını, aşılananların virüsü alıp etrafa yaymaya devam ettiklerini, buna karşın hastalığı çok daha hafif geçirdiklerini. Israrla başında da verdiğim rakama da ne olur dikkatinizi çekeyim tekrardan, dünyadaki tam aşılanmış, iki doz aşılanmış insan sayısı %14,6. Bununla bir yere varılması mümkün değil. O nedenle hem aşı karşıtlığı, hem aşının yetersizliği, eşitsiz dağıtımı şu andaki aşıların hangisi olursa olsun hiçbirisinin dört dörtlük olmadığı ama bizi ağır hastalanmadan, yoğun bakıma yatmadan ve ölümden koruduğunu, buna karşılık daha iyi aşıların geliştirilebileceğini ve ileride bunun gündeme geleceğini unutmamak lazım. Bu demek değil ki o zaman aşılanmayalım, bu ne biçim bir oyun? Bunu demek tabii çok kolaya kaçmak ve çok bilim dışı bir yaklaşım olur.
ÖM: Ben o aşının etkinliğinin zaten tamamen tedbir almadan bütün barlarda, publarda filan serbest, stadyumlarda filan serbest olmasına kuvvetle karşı çıkan bir videodan bahsetmiştim. Türkiye’de bir de şunu da soracaktım, dün itibariyle saatte 4 kişiyi aştı ölenlerin sayısı anladığım kadarıyla ve bayağı ciddi bir yükseliş de var.
SB: Evet. Bu COVID-19’la ilgili aşılarla bitireceğim bu saati ama iki nokta var, bunlardan bir tanesi başka enfeksiyonlar ne oluyor? Bir tanesi pnomokok yani zatürreye yol açan bakteriler, bunlar da solunum yoluyla bulaşıyorlar. Alınan önlemler aynı gripte olduğu gibi bu pnomokok bakterisiyle oluşan bakterisiyle oluşan enfeksiyonların sayısında azalmayı göstermiş ama pnomokok deyince hemen bu bir bakteri, antibiyotik kullanımına bakmak lazım. COVID-19 kendisi bir virüs, onun için antibiyotikler hiçbir işe yaramayacaktır. Buna karşılık COVID-19 tedavilerinde tüm dünyada genel olarak hastaların %75’ine ¾’üne antibiyotik veriliyormuş ve antibiyotik gerektiren olgu sayısı yani koenfeksiyon dediğimiz Covid’e bakterinin ilave olması %8 olguda var. Demek ki 75’den 8’i çıkarırsanız 66-67 tanesi boşuna anitibiyotik kullanıyor. Bu bir antibiyotik kullanımını çok arttırdı ve antibiyotik direncinde bir sorun yaratacak ileride diye düşünülmekte. Bir de Rhinovirüs, soğuk algınlığı virüsü var, ilginçtir virüsler arasındaki etkileşim örneğin grip virüsünün covid19’un yapıştığı reseptör, giriş kapısı sayısını arttırdığı, bunun için grip geçiren bir kişinin daha ağır Covid geçirebileceğine ait bir takım çalışma bulguları yayınlanmıştı. Rhinovirüslerle yani soğuk algınlığı virüsüyle ilgili Journal of Infectious Diseases’de geçen hafta yayınlandı Dee ve arkadaşlarının bir çalışması. Bu çalışmada ise “eğer Rhinovirüs enfeksiyonu yani soğuk algınlığı geçirdiyseniz interferon bir sitokin olan antiviral özelliği olan interferon sentezi artacaktır ve Covid’i daha hafif geçirirsiniz”. Yani grip geçirdikten sonra Covid geçirirseniz daha ağır geçirirsiniz Covid’i ama soğuk algınlığına yakalandıktan bir süre sonra eğer Covid’e yakalanırsanız daha hafif geçirirsiniz. Bu da ilginç bir bilgiydi.
Buna birçok çalışma var değinmek istediğim ama sanıyorum hiçbirisine vakit kalmadı, en azından aşılarla ilgili şu iki noktaya değineyim. Bir tanesi çeşitli yayınlarda heterojen aşılama yani A aşısı ile birinci doz, B aşısıyla ikinci doz yapılması daha iyi sonuç veriyor diye bir yaklaşım var bir süreden beri. Fakat biz de uyguluyoruz biliyorsunuz, iki doz Sinovac olanlara “aman muhakkak bir doz Biontech olsunlar” deniyordu ama bu konuda DSÖ bu aşıların, aşılama şemasının farklı aşılarla gerçekleştirilmesine çok sıcak bakmadığını açıkladı. Bu arada bir yayın çıktı, yayını kim yapmış? Fawel ve arkadaşları; onlar da bu tarz heterolog bağışıklama yani A aşısıyla aşıladığınız kişinin ikinci aşısını B aşısıyla yaptığınızda bunun aşı yan etki riskinin çok arttığını söylüyorlar. Yani biraz dikkatli olmak lazım bu konuda. Henüz son nokta konmuş değil, onu belirteyim. Bir de tabii bizim ülkemizde bu genellikle uygulanan böyle bir konsensüs oluştu, herhangi bir bilimsel veri olmadığı halde iki doz Coronavac aşısı olanlar muhakkak bir doz Biontech olsunlar diye. Bunun nereden çıktığını pek ben bulamıyorum. Böyle bir çalışma dünyada yok, böyle bir bulgu da yok. Bu bağlamda hemen belirteyim ki konsensüse varıldı, artık biliniyor COVID-19 için kullanılan aşılardan hangisi kullanılırsa kullanılsın, bir süre sonra üçüncü bir doz olmanız gerekecek. Bu Sinovac aşısı Coronavac için belki 6 ayın sonunda, iki dozdan 6 ay sonra diğer Biontech aşısı için 8 ay sonra belki ama sonuçta bütün aşılar için üçüncü doz gerekecek ama ülkemizde nedense “2 doz Sinovac olanlar muhakkak Biontech olmalı” deniyor. 2 doz Biotech olanların üçüncü dozundan pek bahsedilmiyor. Bu da gündeme gelecek diyorum ama endişem şu, dün akşam Sağlık Bakanı Türkiye’de Biontech aşısı tedarikinde sorunla karşılaştıklarını ve önümüzdeki günlerde zorlanacaklarını açıkladı.
ÖM: Evet onu ben de soracaktım, bu konu önemli.
SB: Evet önemli bir şey. Bu zannetmeyin ki Biontech aşısı külttür, hayır asla böyle bir şey demiyorum. Yan etkileri konusunda benim en ufak bir kaygım yok MRN aşıları için. Benim sadece anlayamadığım bu Sinovac aşısının daha az, daha kötü, daha olumsuz bir aşı gibi gösterilmesi. Bu böyle değil, bunun en büyük kanıtı da Türkiye’deki bulgu, İstanbul Tabip Odası’nın 5 bin küsur sağlık çalışanı, bunlar 2 doz Sinovac aşısı oldular. Aşı olmayan ve Sinovac aşısı ile bağışıklanan sağlık çalışanlarının da ne kadar çok daha az COVID-19 olgusunun görüldüğü, ne kadar hastaneye yatışlarda yoğun bakım başvurularında ve ölümlerde azalma olduğu. Bu İstanbul’un ve İstanbul Tabip Odası’nın raporunda yayınlandı. O nedenle ben doğrusunu isterseniz bütün aşılar için bir üçüncü dozun gerekeceğini ama ilginç bir şekilde ülkemizde sadece Sinovac için bu gündemde ve bu Sinovac aşısına bir güvensizlik oluşturuyor. Endişem bu yoksa Tabip Odası’nın Mayıs 2021’de yayınlanan ‘Covid19 aşısı sonrası sağlık çalışanlarında görülen yan etkiler ve covid19 sıklığı’ raporunda net bir şekilde Sinovac aşısının ne denli etkili olduğu gösterildi de.
Bu konu önemli çünkü gerçekten çok spekülasyon yapılan bir konu ve son olarak değineceğim de Yi Wank ve arkadaşlarının Çin’de gerçekleştirdikleri bir çalışma. Bunlar da bahsettiğimiz Sinovac aşısının 50 gönüllüde sadece antikora bakmakla yetinmemişler, immün sisteminde bütün parametleri, bütün kollarında ne tür bir artış, bir uyarı olduğunu göstermişler. Doğrusunu isterseniz bu çalışmayı oku okuduğumda bütün virüsü kullanan inaktif aşılardan beklediğim gibi immün sistemin tüm parametrelerinin Sinovac ile uyarılığı gösterilmekte. Bu önemli bir çalışma, Çin aşısıyla ilgili çok fazla çalışma ne yazık ki yok, daha çok bilim dünyasının batı kökenli aşılarla çalışma yapmasından, kullandığı aşılarla ilgili yayınlar yapmasından ötürü çok fazla yayın var. Bu ama Çin aşısının ya da inaktif aşının kötü olduğunu göstermedi, en azından bunu söyleyeyim. Bundan sonraki programlarda da biraz daha bu konunun ayrıntısına gireriz.
ÖM: Bir de cuma günü Önce Sağlık’ta ne var? Onu da söyleyelim.
SB: Önce Sağlık’ta hatırlayacağınız gibi, gündem o kadar hızlı değişiyor ki Türkiye’de, takip etmek bazen hakikaten mümkün değil. Gaziantep Tabip Odası Başkanı göçmenler konusunu görüşeceğiz. Onlarda COVID-19 nasıl gidiyor? Onların sağlık sorunları. Çünkü hani şimdi de biliyorsunuz bu yangınlar sorununu konuşmadan önce göçmenlerde de Suriyeliler, Afganlar korkunç bir tepki oluşmaya başlamıştı. Bunlarda ne olup ne bittiğini tabip odası başkanı kanalıyla görüşecek, o yörede fazla göçmenin, sığınmacının bulunduğu bölgelerin hekimleriydi. Ayrıca yangın bölgesindeki hekimler ile de bağlantılarımız olacak.
ÖM: Çok teşekkür ederiz.
SB: Ben teşekkür ederim. İyi yayınlar, iyi haftalar!
ÖÖ: Görüşmek üzere.
SB: Sağ olun, teşekkürler!